Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'deki canlı sohbeti (10 Mayıs 2013; 17:00)

  • 10 yıl önce
DAMLA PAMİR: Aşkım, bir tanem, nurum Hocamın sohbetine başlıyoruz, inşaAllah. Buyurun Hocam.

ADNAN OKTAR: Didem Hocam buyurun.

DİDEM ÜRER: Fransa’da sürekli artan İslam karşıtlığına karşı, Eliza Sarayı’nın bulunduğu caddede Müslümanlar Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle gül dağıttılar. Müslümanların kendilerine gül dağıtmasına oldukça şaşkınlıkla karşılayan Fransızlar, görüşleri alındığında “çok mutlu olduklarını, şaşırdıklarını”

ADNAN OKTAR: Kardeşim gül dağıtmakla olmaz. Samimiyetsiz bir hareket o, gül dağıtmak. Sen, “Hıristiyan’ı gördüğünde duvarın kenarına sıkıştır” diyorsun, hadis uyduruyorsun, değil mi? Ehl-i Kitap’tan nefret ediyorsun sen. Akıl almaz bir nefret içindesin. Kadından nefret ediyorsun, Musevi’den nefret ediyorsun, ondan sonra oturuyorsun, gül dağıtıyorsun. Gül dağıtacağına, Kuran’ın hükmünü dağıt-anlat; Hıristiyanlarla evlenilebileceğini, Hıristiyanların Müslümanlara sevgi bakımından daha yakın olduğunu, Kuran ayeti, Allah’ın hükmü. Onları dağıt. Gül dağıtmak, sen gül dağıtsan ne olur, karanfil dağıtsan ne olur? Böyle olmaz bu yöntem. Sen inancını, kafandaki sistemini değiştireceksin. Kafanda kaktüs var, elinde gül var. Olmaz öyle şey. O kafandaki kaktüsü bir kere kaldır. Ondan sonra sen gül vermesen de olur. Sen kalbinde sevgiyi ver, muhabbeti ver, dostluğu ver, kardeşliği ver. Sen gül dağıtarak, bilmem ne yaparak falan o şekilde ikna edemezsin-ki, onlar da yine iyi niyetli, nezaket göstermişler, teşekkür ediyoruz. Hoşlarına gitmiş. Kardeşim diyorsun ki, “dağlar, taşlar, ağaçlar Musevi’yi haber verecek. Ve gel bunu öldür. Yanımda burada saklanıyor Musevi. Gel öldür diyecek” diyorsun. “Böyle hadis var.” Bu vaktin de geldiğine inanıyorsun ve Musevileri, çocukları, kadınları, Hıristiyanları kitle halinde öldürmek için sabırsızlanıyorsun. Ondan sonra oturuyorsun, gül dağıtıyorsun. Peki kadınların hükmü ne, soruyoruz gül dağıtanlara? Kadın tam insan mıdır, yarım insan mıdır, inancınıza göre? “Yarım insan” diyorsun. Haşa. Nereye gül dağıtıyorsun o zaman sen? “Kadınların dediğinin tersini yapın” diyorsun. Nereye gül dağıtıyorsun? Bu aldatmaca olur. Samimi olacaksınız. Oyun olur yahut öyle anlaşılır. İçiniz de tabii ki, samimi olanlar vardır. Ama böyle anlaşılır.

Evet, Didem Hocam.

DİDEM ÜRER: Hocam siz, uzun süredir Kürt kardeşlerimizin yoğun olduğu yerlere Laz vali ya da Laz kardeşlerimizin yoğun olduğu yerlere Kürt vali atanmasını söylemiştiniz. İzmir’deki valinin doğuya ya da doğudaki valinin batıya kaydırılması yönünde konuşmuştunuz. MaşaAllah, Cumhurbaşkanımızın onayıyla yeni  vali kararnamesinde İzmir Valisi Diyarbakır’a, Diyarbakır Valisi İzmir’e tayin edildi.

ADNAN OKTAR: Allah Allah, Allah Allah, bir alkış. Süper, çok güzel olmuş.

DİDEM ÜRER: Antalya Valisi Erzurum’a, Erzurum Valisi de Antalya’ya gönderilmiş.

ADNAN OKTAR: İşte bu kadar kardeşim. Kastettiğimiz bu. Bu olduğunda, bitti. Benim Güneydoğu’daki canlarım istediği gibi yaşasın. Dağlarda zılgıtlar çeksinler, eğlensinler, Kürtçe şarkılar söylesin. Kürtçe kanal da olsun istiyorsa. Ne istiyorsa yapalım. İstediği kadar rahat olsun. Ama “ben sadece Kürt’ü insan olarak görürüm” derse, “sadece Kürt’ü severim” diyorsa, faşistten daha aşağıdır. Faşist onun yanında yine yünmüş, yıkanmış olur. Faşistten daha aşağılık olur. Yani mahluk olmuş oluyor. Ne demek, “sırf Kürt’ü severim” demek? Deli misin? Böyle zamanda, bu kadar aydınlandığın bir dönemde sadece Kürt’ü insan olarak görüyorsun. Öbürü insan değil mi peki? “Ben” diyor, “istemiyorum başka. Çerkez istemiyorum, Laz istemiyorum, Türk istemiyorum. Sadece Kürt istiyorum.” Ayrıca yalan söylüyorsun. Komünist kargaşa için, bahane arıyorsun. Komünistler böyle yapar. Mesela durduk yere kargaşa çıkartmak ister. Bir şey söylersin, “yok, ben bunun aksini istiyorum” der. Yani direnme mantığı vardır onlarda, direnme. “Şanlı direnişimiz” diyor. Dirensin. Mesela siyah mı dedin, beyaz. Pozitif mi dedin, negatif. İlla karşı koyacak. Mesela kardeş olup, beraber olalım. “Yok illa Kürtler olsun.” Olmaz öyle şey. Benim Kürt kardeşlerim nur gibi. Sen benim kardeşlerimi nasıl benim elimden alırsın? Benim en yakın kardeşlerim, arkadaşlarım hep Kürt. Ne yapacağım ben, Güneydoğu’ya mı göndereceğim kardeşlerimi ben buradan? Akla bak! Ne diyeceğiz? Vedalaşacağız. Hadi bakalım sen Kürt’müşsün. Artık görüşemeyeceğiz. Hadi bize müsaade. Can kardeşlerim benim. Deli misiniz siz? Asla olmaz öyle bir şey. O direk manyaklık. Öyle bir manyaklığa müsaade etmeyiz. Psikopatlığı bırakın, öyle bir şey olmaz.

Bazı tipleri görüyorum, ölü balık gibi. Nasıl oluyor bu, Allah’ın hikmeti. Eğer ciddi bir sakatlık yoksa, yani bünyeden bir sakatlık yoksa, kafanın içi boş demektir. Çok acayip.

MaşaAllah, çok şahane. Şu an i

Önerilen