Sayın Adnan Oktar'ın A9 TV'deki canlı sohbeti (30 Haziran 2013; 23:00)

  • 11 yıl önce
DİDEM ÜRER: Her gördüğümde yakışıklılığıyla nefesimi kesen karizmatik Hocamın sohbetine başlıyoruz, inşaAllah.

ADNAN OKTAR: Didem Hocam dinliyorum.

DİDEM ÜRER: Abdullah Öcalan, Brüksel’de düzenlenen konferansa gönderdiği mesajda; “Kürtlerin Alevilik sorununa Anadolu Aleviliği’nin de, Kürdistan ve Kürt sorununa doğru yaklaşmaya oldukça ihtiyaçları var” dedi. “Çünkü kurtuluşları bununla bağlantılıdır. Tarih boyunca bu böyle olduğu gibi günümüzde de bu kesin böyledir. Dolayısıyla biz Anadolu Aleviliği’ni kendi doğal bir müttefikimiz olarak değerlendiriyoruz” dedi. 

ADNAN OKTAR: Şimdi Abdullah Öcalan’ın yaşı çok ilerledi. Cezaevinde öleceğini düşünüyor olabilir, hayatının orada geçeceğini düşünüyor olabilir. Çok aşağılandı tabii çok nefret edilen bir insen konumuna geldi. O bundan çok rahatsız. Prestijini kurtarmak istiyor, itibar edilen, sözü dinlenen bir Kürt büyüğü haline gelmek istiyor, önemli bir fikir adamı haline gelmek istiyor. Ve o imajla ölmek istemiyor benim gördüğüm, anladığım bu. Yoksa Güneydoğu’nun bölünmeyeceğini o bilir yani anlamıştır, üslubundan zaten anladığı anlaşılıyor. Fakat tabii insanlar aşağılanmaktan çok rahatsız olurlar. Kötü bilinmekten çok rahatsız olurlar. O da bu imajdan çok rahatsız. Üst üste İmralı toplantılarının sebebi bu. Yoksa bir konu bir kere konuşursun hallolur. Otuz kere konuşulacak, otuz kere ziyaret edecek bir yön yok. Sürekli ziyaretlerin sebebi onu onore etmek. Yani fikrine başvurulan bir insan konumunda onu sürekli gündem yapmak, basında, televizyonlarda yer alması dolayısıyla gururu onore olmuş oluyor. Değerli bir fikir adamıymış gibi lanse edilmiş oluyor. Yoksa bir mantığı yok. Sürekli toplantılar yapmanın önü yok sonu yok. “Süreç devam ediyor, süreç tırmandı, süreç göklere çıktı, süreç geldi süreç gidiyor.” Bir şey olduğu yok normal aslında hayat devam ediyor. Yani komünist propaganda Güneydoğu’da devam ediyor, bölme faaliyetleri yine devam ediyor. Anadolu Aleviliği’ne sahip çıkıyor. Anadolu Aleviliği sahip çıkılması gereken bir Alevilik değil. Güzel zaten, kendisi güzel zaten. Türk milleti tarafından benimsenmiş ve sevilmiş bir düşüncedir Anadolu Aleviliği. Yani böyle küçük, korunması gereken ezilen bir fikir değil Alevilik. Alevilik üstündür, soylu bir fikirdir, sevgidir, barıştır, kardeşliktir, iyilik, güzelliktir, estetiktir. Anadolu insanının erdemini, arif kişiliğini, derin ruhunu ifade eden bir ruh halidir Alevilik. Dolayısıyla yani hani siz de eziliyorsunuz, biz de eziliyoruz ittifak edelim gibi bir kafa, yani bunlar biraz acayip oluyor. Kürt kardeşlerimiz de candır. Her zaman söylüyorum, çok muhterem, çok temiz insanlardır. Bölümlere ayırmaya gerek yok. Alevi-Kürt, Türk-Çerkez kimsenin haberi bile yok. Böyle bunlar suni olarak oluşturuluyor. Ben söyleyeyim mesela benim Kürt kardeşlerim var, son zamanlarda öğrendim Kürt olduklarını, sordukça öğreniyoruz. Beni ne ilgilendirir Kürt olmaları, olmamaları? Yani insan, Hz. Adem (a.s)’ın evlatları. Ben takvasına, ahlakına bakarım. Kürt’se nur ala nur ne güzel, çok iyi. Ama bu bir dezavantaj değil ki Kürt olması yani avantaj, bir güzellik. Yeni yeni öğreniyoruz bak geçenlerde bir bakanımız Mehmet Şimşek ben onun Kürt olduğunu bilmiyordum. O da Kürt’müş. Yani bakanların büyük bölümü Kürt. Ben yeni öğrendim, birkaç bakan zannediyordum, baya bir bakan Kürt’müş. Ne güzel, iftihar ederiz. Ne kadar efendi insanlar, ne kadar değerli, ne kadar saygın insanlar. Onur duyacağımız bir durum çok hoş, gönlümüz açılıyor. MİT müsteşarı da Kürt, İçişleri Bakanı da Kürt, ne güzel. Allah sayılarını arttırsın, can onlar. Alevilik dersen, Alevilikle biz zaten iç içeyiz. Benim talebelerimin büyük bölümünün ailesi Alevi. Kardeşlerimizin büyük bölümü Alevi. Nur gibi aileler. Orijinal bir varlıklarmış gibi anlatıyorlar. “Alevi” deyince, Alevi garip bir şeyle karşılaşacakmışsın gibi. Alevi insan benim gördüğüm hoş sohbet, şakacı, neşeli, dışa dönük, insanları seven, hayvanları seven, derin düşünen efendi tiynetli, demokrat insanlar. Bazı aleviler namaz kılar bazısı kılmaz, bazısı cumaya gider bazısı bayram namazlarına. Yani milletimizin aynısı, biz millet olarak birbirimizin aynısıyız. Bir farkı bir orijinal yönü yok ki. Benim eniştem vardı söylüyorum, Ahmet Kılıç eniştem vardı, evlendirme memuruydu Tokat’ta, çok çok muhterem bir insandı, namazını beş vakit kesintisiz ve çok titiz kılıyordu, tam tadili erkânla, büyük bir titizlikle. Ömür boyunca hiç aksatmadı bütün dini vecibelerini. Kimseye karşı yalan söylemez, gayet dürüst, son derece efendi bir insandı. Mesela Mehmet eniştemiz vardı rahmetli, o da iş adamıydı, o da çok dindar çok efendi insandı, yalan söylemez, kimseye aksilik yapmaz, iş çevresinde itibarlı bir insandı. Nezaketli, vatanına milletine bağlı, bayrağına bağlı, komünizme karşıydı. Oturup böyle sanki orijinal adamlar varmış gibi aramızda anlatıyorlar. Kürtler var, Pomaklar var. Hep eridik zate

Önerilen