Kandilli ağlıyor... Taş kömürünün bulunduğu ilk yer...

  • 5 yıl önce
Taş kömürünün bulunduğu ilk yer; Kandilli ağlıyor. Uzun Mehmet’in Öyküsü.

Günümüzde Kandilli, Zonguldak’ın Karadeniz Ereğlisi ilçesine bağlı bir beldedir. 1986'da kurulan, 2003'e dek Armutçuk adını taşıyan belediye beş üyükten-mahalleden oluşur: Geyikbeli, Uzun Mehmet, Merkez, Yeni, Şehitlik üyüğü-mahallesi.

Taş kömürü, II. Mahmut döneminde, 1829 yılında deniz eri, Uzun Memetce, ilkez Kandilli “Köseağzı” koyunda bulunmuştur. Osmanlı’nın taş kömürü alanını ele geçirmek üzere, Fransız, İngiliz ile Sardunya, Osmanlıyı Kırım Savaşına sokmuşlar, 1854’den beri Güldağ’da bulunan kömür bölgesine “Zone Guldag” adı vererek işletmeye almışlardır. Böylelikle öncesi küçük bir köy olan bu yer ZONGULDAK adını almıştır. Kömürün ilk çıktığı yer olan eski Heraglia (Ereğli) de Cumhuriyet ile kurulan EKİ, Ereğli Kömür İşletmeleri, sonra da TTK’ya dönüştürülmüştür.

Ereğli Kömür İşletmeleri ya da Kandilli denilince usa ulamış Uzun Mehmet gelir. Onun üzerine birçok öyküler düzülmüştür. Bunlardan hangisi doğru, hangisi yanlış bilinmez, ancak Karaelmaslılar için Uzun Mehmet kıvanç duyulan bir ildeştir. İl Kültür Başkanlığının anlatımına göre Uzun Mehmet kimdir?

Heraglia (Ereğli’nin), Kestanelik köyünde bir genç Mehmet vardı. Küçüklüğünden beri bulduğu dala asılır, yukarıya kendini çeker, kuzuları, keçileri gütmek için dağ bayır dolaşır, dağ tepe koşardı. Onun boyu arkadaşlarından çok uzun olduğundan ona arkadaşları “Uzun Memet” derlerdi. Bir gün üzerinde uyuyakaldığı ceviz ağacından düşünce, kolu çıkmış, dizi incinmişti. Babası Rus savaşında şehit düşmüştü. Anasıyla birlikte oturuyor, küçük tarlalarını iki çift öküzle türküler çığırarak sürüyor, ekiyor, biçiyordu. Bıyıkları terlemeye başlayınca, gönlü köydeki, sırım gibi sarışın, yeşil gözlü Yıldız’a düşmüştü. Tüm türkülerini ona söyler, kavalını onun için çalardı. Koşarken, azığını yerken, dallara asılırken sürekli onu düşünürdü. Bir gün onu su başında testisini doldururken bulmuştu, yalnızdı. Testisini kaynak altında doldurmak için körpe göğüslerini gömleğinin aralığından görünce deliye döndü. Yüreği küt küt atmaya başladı. Uzun Mehmet’i gören Yıldız, hafiften gülümseyip, ona baygın baygın bakınca, yüreklenip, yaklaştı. Birkaç adım uzaktan seslendi,

“Yıldız gız ben seni çok seviyom. Bana varcakmın?”
“Bubamlar bilir. Bana sorma”
“Beni seviyon mu?”
“En çok boyunu, koca ellerini. Ha ha ha”
“Essah mı gız. Ben de senin gözlerini, yürüyüşünü, her şeyini, bal dudaklarını”
Elini tutunca yüreği alev alev yanmıştı. Onu kendine doğru çekti. Bağrı, göğüslerine deydi. Memet onu öpmeye çalıştı, yıldız kaçındı.
“Memet git, bi gören, duyan olur”
“Kıpırdaşma bi kere öpem seni. Benle gel, gaçırayım seni!”
“Sen delisin. Bırak beni gideyim, evden merak edecekle”
Yıldız ona varmalıydı. Ancak Yıldız’ın babası ben kızımı, askerliğini yapmamış bir çulsuza vermem diye diretiyordu. Demek ki önce askere gitmeliydi, sonra iyi bir iş bulur, paralanır, Yıldız’ı alırdı. Uzun Mehmet artık Konstantiniye’de bir deniz eriydi. II. Mahmut, üretim evl

Önerilen