Cahile diyecek, Sözmü kalmadı

  • 5 yıl önce
Her insanın hayâtında nice dostlar¸ dostluklar vardır. Ama zaman olur bunları bazı basit sebepler yüzünden terk eder¸ hatta dost olduklarımızla aramıza mesafeler koyar¸ onları unuturuz. Belki de bu konularda bir hayli söz söyler¸ kendimizi haklı çıkarmaya çalışırız; gerçek sebebini aradığımız zaman aslında çok önemli şeyler olmadığını görebiliriz.
Gerçek dost kim¸ dostluklarımız neye dayalı olarak meydana gelir veya ne sebeple hitâma erer? Dostumuzdan hep tatlı sözler mi bekleriz; yoksa bazen dostun acı söylediği de olur mu; olmalı mı?
Bizim medeniyetimizde "hubb"un da "buğz"un da ALLAH için olduğu ifade edilmektedir. Birini sevmede ve bir dostumuza tavır almada ölçümüz bu esas olmalıdır. Dostlar edinmek kadar¸ muhabbeti¸ sadâkati¸ vefâyı devam ettirmek de önemlidir. Esas dostluğun refah ve bolluk günlerinde değil¸ "kara gün"lerde belli olduğunu; maddî ve mânevî darlık zamanlarında¸ elimizde avucumuzda ne varsa dostların yardımına koşup¸ onların yanlarında yer almanın lüzumunu hiç unutmamalıyız. Sadece dostlarımızdan gelen selâmı almak yetmez¸ haber alamadığımız zaman¸ bizi aramadılar diye onları unutmamalı¸ bilakis hâl ve hâtırlarını sormayı kendimize şiar edinmeliyiz.
Kulluğumuzu gereği gibi yapamasak da her türlü nimetleriyle bize hayât veren Cenâb-ı Hak bizim gerçek dostumuzdur. Bu dünyadaki dostluklarımız O'nun gösterdiği ölçülere uygun ise dâim olmalı¸ değilse gördüğümüz aksaklıkları¸ yapılması gerekenleri yine O'nun gösterdiği şekilde birbirimize hatırlatmalıyız. Çünkü sevdiklerimizde de¸ hoşlanmadıklarımızda da ölçü Hakk'ın bizim için ortaya koyduğu ölçüler olmalıdır.
Hulûsî Efendi merhûm aşağıdaki gazelinde bize muhabbette ve dostlukta ölçümüzün ne olacağını göstermektedir. Bu dostluk ve muhabbet ister yâr-ı Hakîkî olan Cenâb-ı Hakk (azze ve celle) olsun¸ isterse hayatımız boyunca kazandığımız dünyalık dostlarımız olsun.
Hulûsî Efendi bu şiirinde¸ "Dostumuzdan üzerimize yağmur gibi sıkıntılar gelse de bunları muhabbet esintileri görmeliyiz. Bizler güle ulaşmak için dikenlerin incitmesine aldırmamalıyız. Çünkü sonunda rengi ve kokusuyla hoşnud olacağımız güzel bir çiçeği elde etmek vardır." diyerek bize çok güzel bir ölçü koymaktadır.
Darlık ve bolluğun¸ ferahın ve hüznün¸ zenginlik ve fakirliğin¸ sıhhat ve hastalığın¸ velhâsıl hayır ve şerrin O'ndan geldiği şuuruna ermeli ve "Hoştur bana Senden gelen" diyebilmeli¸ "Umulur ki sizin için hayır gördüklerinizin arkasında şer¸ şer gördüklerinizin arkasında da hayır vardır." düstûrunu benimsemeliyiz.

Önerilen