Abdullah ALTUN Nebe (Amme) Suresi
  • 5 yıl önce
Abdullah ALTUN Nebe (Amme) Suresi

NEBE-1 : Amme yetesâelûn(yetesâelûne).
Birbirlerine neyi soruyorlar?
NEBE-2: Anin nebeil azîm(azîmi).
Büyük haberden.
NEBE-3 : Ellezî hum fîhi muhtelifûn(muhtelifûne).
Ki onlar, onun hakkında ihtilâf içindeler.
NEBE-4 : Kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
Hayır, yakında bilecekler.
NEBE-5 : Summe kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
Sonra, hayır yakında bilecekler.
NEBE-6: E lem nec’alil arda mihâdâ(mihâden).
Arzı döşek kılmadık mı?
NEBE-7: Vel cibâle evtâdâ(evtâden).
Ve dağları (yeri sabit tutan) kazıklar (yapmadık mı?)
NEBE-8 : Ve halaknâkum ezvâcâ(ezvacen).
Ve Biz, sizi çift olarak yarattık.
NEBE-9: Ve cealnâ nevmekum subâtâ(subâten).
Ve uykunuzu dinlenme zamanı kıldık.
NEBE-10 : Ve cealnâl leyle libâsâ(libâsen).
Ve geceyi libas (örtü) kıldık.
NEBE-11: Ve cealnân nehâre meâşâ(meâşen).
Ve gündüzü maişet (geçim) zamanı kıldık.
NEBE-12 : Ve beneynâ fevkakum seb'an şidâdâ(şidâden).
Ve sizin üstünüzde sağlam (kuvvetli) yedi kat bina ettik.
NEBE-13: Ve cealnâ sirâcen vehhâcâ(vehhâcen).
Ve (orada) pırıl pırıl ışık saçan bir kandil yaptık.
NEBE-14 : Ve enzelnâ minel mu’sırâti mâen seccâcâ(seccâcen).
Ve yağmur bulutlarından şarıl şarıl akan su indirdik.
NEBE-15 : Li nuhrice bihî habben ve nebâtâ(nebâten).
Onunla taneler ve nebatlar çıkaralım diye.
NEBE-16 : Ve cennâtin elfâfâ(elfâfen).
Sarmaş dolaş olmuş (içiçe) bağlar ve bahçeler (oluşsun diye).
NEBE-17: İnne yevmel faslı kâne mîkâtâ(mîkâten).
Muhakkak ki fasıl (ayrılma) günü, (önceden) tayin edilmiş bir vakitti.
NEBE-18 : Yevme yunfehu fîs sûri fe te’tûne efvâcâ(efvâcen).
Sur’a üflendiği gün artık siz bölük bölük geleceksiniz.
NEBE-19 : Ve futihatis semâu fe kânet ebvâbâ(ebvâben).
Ve sema açılmış, böylece kapılar oluşmuştur.
NEBE-20 : Ve suyyiratil cibâlu fe kânet serâbâ(serâben).
Ve dağlar yürütülmüş, böylece serap olmuştur.
NEBE-21: İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).
Muhakkak ki cehennem mirsad olmuştur.
NEBE-22: Lit tâgîne meâbâ(meâben).
Azgınlar için meab (sığınılacak yer) olarak.
NEBE-23: Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).
(Onlar) orada bütün zamanlar boyunca kalacak olanlardır.
NEBE-24 : Lâ yezûkûne fîhâ berden ve lâ şerâbâ(şerâben).
Orada bir serinlik ve bir içecek tatmazlar.
NEBE-25 ): İllâ hamîmen ve gassâkâ(gassâkan).
Gassak (irin) ve hamimden (kaynar su) başka.
NEBE-26 : Cezâen vifâkâ(vifâkan).
Uygun bir ceza (karşılık) olarak.
NEBE-27: İnnehum kânû lâ yercûne hısâbâ(hısâben).
Muhakkak ki onlar bir hesap ummuyorlardı.
NEBE-28 : Ve kezzebû bi âyâtinâ kizzâbâ(kizzâben).
Ve âyetlerimizi tekzip ederek yalanladılar.
NEBE-29 : Ve kulle şey’in ahsaynâhu kitâbâ(kitâben).
Ve Biz, herşeyi yazarak saydık (tespit ettik).
NEBE-30 : Fe zûkû fe len nezîdekum illâ azâbâ(azâben).
Haydi (azabı) tadın! Size artık azaptan başkasını artırmayacağız.
NEBE-31 : İnne lil muttakîne mefâzâ(mefâzen).
Muhakkak ki, muttakiler (takva sahipleri) için kurtuluş (ve kazanç) vardır.
NEBE-32: Hadâika ve a’nâbâ(a’nâben).
Bahçeler ve üzüm bağları vardır.
...
Önerilen