Pınar Demirel 'giden sevgililere' söyledi: Gitmeseydin ya, şarap içerdik

  • 6 yıl önce
Müzik eğitimini Almanya'da alan ve bir dönem Fazıl Say'la da çalışan Pınar Demirel, "giden sevgililer" için yaptığı "Gitmeseydin ya" şarkısını Youtube'ta paylaştı.\r\nSözlerini Melih Günel'in yazdığı şarkının düzenlemesini Şentürk Öztaş yaptı.\r\nPınar Demirel müzik hayatına 6 yaşındayken ilkokul orkestrasında tanıştığı yan flüt ile başladı. 17 yaşında Berlin Sanat Yüksek Okulu'ndaki öğrenimine başladı.\r\nDemirel Berlin'deki 4 yıllık eğtiminin ardından 21 yaşındayken, Berlin'in yetenekli müzisyenlerinin oluşturduğu 'Orientation' grubunda solistlik yaptı. Lito Tabora, Earl Bostic, Loomis Green, Rainer Oleak, Michael Cliffton, Meray Ülgen gibi isimlerle çalıştı.\r\n\r\n1997 yılında Berlin’de tüm dünya sanatçılarının farklı kategorilerden katıldığı Chamaeleon-Variette’nin düzenlediği yarışmada ‘Yılın Sanatçısı’ ödülüne layık görüldü. \r\n\r\n ‘Puppet Masters’ isimli prodüksiyon stüdyosuna ortak olan, ancak 2002’de ikiz çocuklarının doğumunun ardından daha çok arka planda çalışmayı tercih eden Pınar Demirel, 'Gitmeseydin ya' adlı şarkısı ile "küllerinden yeniden doğduğunu" söylüyor. \r\n\r\nDemirel, şarkısının hikâyesini şöyle anlatıyor:\r\n\r\n"Her insanın bir hikâyesi vardır. Kiminin inişli çıkışlı, kiminin düzenli... Kimi baştan bilir ne istediğini, kimi hep arayış ve sorgulama peşinde. Ben sonuncu kategoriye aitim. Bu, benim hikâyem...\r\n\r\nAdım Pınar Demirel, 42 yaşında, iki çocuk annesi ve müzisyenim. 2013’te yıllar sonra ilk kez tekrar İstanbul’a geldim. Piyasaya bakmak, neler yapılabilir diye araştırmak amaçlı, iki haftalık bir ön teftiş. 2014’e kadar düşündüm ve küçük giriş katı bir daire tuttum. Bu süre çocuklarımdan ayrı geçti. Onlar Antalya’da, ben İstanbul’da… İnsanlarla görüşmeye başladım. Şehirde dolanıp durdum. İstanbul’dan ayrı olduğum süre boyunca kim neler yapmış, nasıl değişimler olmuş görmek istiyordum. Evin sessizliği üzerime geliyor, beynimdeki sesler kaosu rahatsızlık veriyordu. \r\n\r\n Akıl vermek çok kolay, peki ya harekete geçmek? Bana sunulan projelerle kendimi yüzde yüz özdeşleştiremedim. Sevgili Melih Günel bana yazdığı güzel sözleri vermişti. O sözler şimdiye kadar yaşadıklarıma adeta tercüme olmuştu ama onları besteleyemedim. Boştum… Ruhum yıllardır yaşadığım travmalarla bir limon gibi sıkılıp çöpe atılmış gibi hissediyordu kendini. Besteciler aramaya başladım. Para istediler ama para yok! Bir şeyler yapmak zorundaydım. \r\n\r\nÖnümü göremiyordum. Karanlık bir kuyuya düşmüş gibi hissediyordum kendimi. Rutubetini ve soğuğunu iliklerime kadar hissettiğim bir kuyu. Sadece nefesimin sesini duyuyordum. Kendimle konuşmaya başladım. Bir ara aklımı yitirdiğimi düşündüm. Bir yola çıkmıştım, geri dönüş yoktu. Çünkü Antalya’da gerçekten çok mutsuzdum. 2013’te organizatör Yılmaz Köse’yle tanışmıştım. O bana, abi oldu, omuz oldu, inişlerimin çıkışlarımın birebir şahidi oldu. O da çaresizdi. Ne yapacağımızı, yönümüzü bilmiyorduk. Tarzımız ve soundumuz hakkında belirsizlik yaşıyorduk. Yeni bir şey, ama ne? \r\n\r\nTa ki bas gitarist Şentürk Öztaş’la beni tanıştırana kadar. İnanılmaz geniş bir bakış açısına sahip yenilikçi bir müzisyen. Arasan bulamazsın ya, o türden. O da bir proje arayışı içindeydi. Buluştuk, denedik… İlk başta Melih’in bir bestesi üzerinde çalıştık. Sonra ona yine Melih’in yazdığı ve benim çok ama çok sevdiğim bir sözü üzerinde çalıştığımı söyledim. Bir fikrim vardı, Şentürk’le göz attık. O an çok ama çok tuhaf bir şey yaşadık ikimiz. İnanılmaz bir sinerji oluştu ve ikimiz şaşkın ve mutluluktan kahkaha çığlıkları attık.\r\n\r\n “Gitmeseydin ya Şarap İçerdik” şarkısının temelini atmıştık. Şarkı son halini bulana kadar yaklaşık bir yıl geçti. Çok denedik. Bir yıl içinde çok kavgalar ettik, çok zorlandık ve kendimizi de çok fazla zorladık. Ama bittiğinde birbirimizi tanımış olduk. İçimdeki seslere tercüman olduğu için Şentürk’e minnetarım. \r\n\r\nYıllar önce bir Albatros belgeseli izlemiştim. Albatros’un o ilk uçuş denemesini hiç unutmayacağım. Albatros bir yamaçtadır. Kanatlarını açar ve dengeli bir şekilde yamaca doğru koşmaya başlar. Kanat açıklığı yaklaşık dört metredir ve doğanın en büyük kuşudur. Dengelidir. Kendini uçurumdan aşağıya bırakır. İlktir bu uçuşu, rüzgarı henüz bilmez, nasıl yakalayacağını. Güvenle bırakır kendini. Her şey saniyeler içinde değişir, gelişir. Albatros uçmak zorundadır, çünkü bu onun doğasıdır. En zoru ‘denge’ ise her şey… Albatros oldum ben de,